Dünya üzerindeki milyarları aşan insan topluluğu, sosyal olarak birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Elbette bu durum, kişilerin çocukluktan başlayarak kısa ya da uzun süreli birbirileriyle bağ kurma isteklerini de beraberinde getirir. İnsanların sosyal olarak kurdukları bağ dolayısıyla geliştirdiği iletişim, insanlar arasındaki ilişkiyi anlatan kısa bir özettir. Bu kapsamda yaşanan bazı ilişkiler kişiye çok iyi gelir ve kişinin hayatına çok fazla olumlu etkisi olur. Bazı ilişkiler ise kişi için oldukça yıpratıcıdır. Kişiye zarar veren, çok fazla yıkıcı etkisi olan, kişinin kendini hiç iyi hissetmediği, buna rağmen de asla vazgeçemediği tabiri caizse kişiyi zehirleyen ilişkilere toksik ilişki adını veririz.
İlişkimizin Toksik Olduğunu Nasıl Anlarız?
Her ilişkinin bir dinamiği vardır dolayısıyla yaşanan problemlerin şekli, sebep ve sonuçları o ilişkiye özeldir. Ancak bazı durumlar ve davranış kalıpları vardır ki kişinin toksik ilişki içinde bulunduğunun sinyallerini verir.
- Aile, arkadaş, eş veya sevgili ile olan ilişki eğer toksik ise, davranışlarınız sürekli olarak kontrol altındadır. Bu ilişkide manipülasyon çok fazladır. Bu manipülasyonlar; dalga geçerek, şakaya vurarak ya da sizi ezerek gerçekleşir. Bir yerden sonra siz, artık kendinizi yetersiz ve kusurlu hissedersiniz. Tepkinizi ortaya koyduğunuz durumlarda da partneriniz, sizi düşündüğü veya sevdiği için bu şekilde davrandığını iddia edebilir.
- Partneriniz olan kişi, empati yeteneğinden yoksundur. İlişkinizde duygu ve ihtiyaçlarınız önemli değildir. Odak noktası kendisidir ve kendi ihtiyaçları çerçevesinde hareket eder.
- Bu kişiler kendi çıkarları için rahatlıkla yalan söyleyebilir. Daha önce söylediği bir sözü bugün reddedebilir ve siz durumu neden yanlış hatırladığınıza dair kendinizi sorgularken bulabilirsiniz.
- Size karşı tutarsız davranışları sebebiyle pek çok zaman O’nun nezdinde yerinizi sorgularsınız. Arkadaş ortamında size karşı umursamaz davranışlar sergilerken, baş başa geçirdiğiniz bir gece aksine çok ilgili davranabilir. Bu konuyu dile getirmek istediğinizde, odağının kendisi olduğu ve sizin duygularınızın önemli olmadığı gerçeğiyle yüzleşmeniz beklenen bir durumdur.
- Toksik insanlar, çatışmaya çok açıktır. İlişkiniz sürekli karşı tarafın istek ve beklentileriyle şekillendiği için, sizin güçlenmenizi sağlayacak olan durumlar tehdit niteliğindedir. Bu sebeple sürekli olarak sizi tartışma içine dahil etmek, sizi psikolojik olarak yormak ve olduğunuz yerden aşağı çekmeye çalışmak toksik ilişkide çok sık rastlanılan durumlardır. Burada amaç sizin karşı tarafa bağlı hale gelmeniz, özgüveninizi yitirmeniz ve karşı tarafın ihtiyaçlarına cevap vermeye devam etmenizdir.
- Kadın erkek ilişkisinde çok baskı altında olduğunuz, sürekli kısıtlandığınızı hissettiğiniz bir ilişki içindeyseniz ve ‘’ben O’nun hayatında mıyım? Gibi sorularla yerinizi sorguluyorsanız, büyük olasılıkla toksik bir ilişki içerisindesinizdir.
Bize zarar verdiğini bildiğimiz bir ilişkiye neden devam ederiz?
Herkesin ilişki dinamikleri birbirinden farklıdır ancak; toksik ilişkiye maruz kalan kişilerde bazı düşünce kalıpları, toksik ilişki bağımlılığını beraberinde getirir.
- Kişi toksik ilişkisini bitirmeye yaklaştığında, ilişkisinde harcadığı emeğin ve geçen zamanın boşa gideceği gibi yanlış bir düşünce mantığına sahip olabilir. Acaba hala düzelir mi? Ben ne yaparsam bu ilişkiyi kurtarırım? Gibi düşünceler içerisinde çıkış noktası arayabilir.
- Diğer bir yaygın düşünce kalıbı; ‘’kimseyle bir daha bu kadar yakın olamam‘’ , ‘’kimse beni onun kadar sevemez.‘’ Gibi düşüncelerdir. Burada partnerin yıldırma politikaları ile kişi, özgüven sorunları yaşayabilir ve bu düşüncelere tutunarak hala partnerinin davranışlarında sevgi kırıntısı aramaya yönelebilir.
- Kişinin partnerinden ayrılamamasındaki bir diğer neden; sorun olmadığını ve kişinin olayları kendisinin bu kadar büyüttüğünü düşünmesidir. Bu düşünce yaygın olarak, kendi istek ve ihtiyaçlarının bilincinde olmayan kişilerde görülmektedir. Özellikle kişinin çocukluk döneminde ebeveynleri tarafından ihtiyaçları, hisleri, duyguları reddedilmiş veya anlaşılamamışsa, çocuk ihtiyaçlarının veya duygularının doğru olmadığını zannederek büyür. Yetişkinlikte ise ‘’böyle hissediyorum ama hissetmemem lazım, böyle hissediyorum ama kesin abartıyorumdur.’’ Şeklinde suçu kendisinde arama durumu söz konusu olabilir.
- Diğer bir sebep ise; mahalle baskısıdır. Boşanmış olmak, arkadaş veya akrabalarla küs olmak toplum tarafından olumlu karşılanmaz. Eğer kişi, böyle bir fikre sahipse, etraftan olumsuz tepkiler almamak için ilişkisine devam etmek zorunda kalabilir. Başkalarının düşüncelerine odaklı hareket ediyor olmak, çok sık karşılaşılan diğer bir ayrılamama durumudur.
- Diğer yaygın bir sebep ise; ilişki kiminle olursa olsun, ayrılık sonrası bir yas dönemi gerçekleşir. Kişi bu acıyı göze alamadığı için ilişkisine son vermeyi erteleyebilir veya bu ilişkiye devam etmeye çalışabilir.
- Bazen de vicdani olarak aşırı hassas davranılır. ‘’Şimdi bende gidersem ne yapacak? Bir tek bana tutunuyor, O’na yardımcı olabilirim, O’nu değiştirebilirim, geçtiğimiz 10 yılı değiştiremedim ama 11. Yılı değiştirebilirim’’ gibi düşünceler içerisine girilebilir.
Bir kişinin neden toksik olduğu kendisine ait dinamikler çerçevesinde şekillenir. Öte yandan partner, sorunu toksik kişi yerine kendi ilişkisinde arayabilir. Ancak unutulmamalıdır ki toksik kişi bir ilişkide nasılsa, diğer ilişkilerinde de aynı şekilde ben odaklıdır. Bu durum tamamıyla kişinin arka penceresi yani çocukluk çağı travmaları, aile dinamikleri, bağlanma stili gibi durumlarla ilgilidir.
Bir başka boyutta baktığımızda da toplumsal cinsiyet rollerinin toksik kişilik ve ilişkileri beslediğini söylememiz mümkündür. Çünkü toplum tarafından erkeğe daha maskülen ve koruyucu bir rol biçilmiş; kadının ise daha alttan alıcı ve fedakar olması gibi roller dayatılmış ve normalleştirilmiştir. Bu perspektiften bakınca erkeğin kadına ‘’onu giyemezsin, o kişiyle görüşemezsin, hesabı erkek öder,’’ gibi söylemleri, kadın tarafından öncelikle sevgi veya koruyuculuk olarak algılanabilir. Aslında bu davranışlar sevgiden değil; kişinin kendi korku, kaygı ve yetersizlik duygularından dolayıdır. Bu tür davranışların devamlılığı ve yoğunluğu da kadında baskı hissettirerek ilişkinin çatırdamasına ve zehirlenmesine sebep olabilir. Diğer taraftan kadından alttan alması ve fedakar olması beklenir. Bu yüzden de kadının toksik ilişkide kalıcı olması, toplumsal cinsiyet rolleri sebebindendir.
Toplumda oluşturulmuş bir diğer yargı, erkekte hata olmamasına rağmen kadının sürekli söyleniyor olmasıdır. Bu yargı sebebiyle de kadın, yaşadığı ilişkinin toksik olduğunun farkında bile olamayabilir. Dolayısıyla toplumsal normları da iyi analiz etmek son derece önemlidir. Bu normları fark etmek ve değiştirmeye çalışmak, toksik ilişkilerin de beslenmesini engelleyerek azalmasını sağlayacaktır.
Uzman Klinik Psikolog Seren Akman