Çekirdek aile; iki bireyin birbirini severek evlenmesi ve takip eden zaman içinde çocuklarının dünyaya gelmesi ile büyümüş en küçük toplumsal yapıdır. Geniş aile ise, çekirdek aileye eklenen kadın ve erkeğin ailelerini de kapsar. Her iki grup da kendi içlerinde birbirini anlayabilme ve sağlıklı bir ilişki yürütebilme adına son derece pürüzsüz bir iletişim yolunu benimsemelidir. Geniş ailede oluşacak iletişim kopukluğu, çekirdek aileyi de etkileyebilir; çekirdek aile içinde oluşan bir iletişim sorunu da geniş ailede çok farklı problemlere sebep olabilir. Bu sebeple aile içi iletişim kavramı oldukça önem taşımaktadır. Aile İçi İletişim Nasıl Olmalıdır? Mutlu ve huzurlu bir yuva kurmanın en temel koşulu, iyi iletişim kurmaktan geçer. İlk olarak eşler arası iletişim sağlıklı temeller üzerine kurulmalıdır. Doğru iletişim kuran, empati yapabilen, kendi ihtiyaçlarını doğru şekilde ifade edebilen ve eşinin ihtiyaçlarını doğru anlayabilen çiftlerin kendi ilişkileri iyi olacağı gibi, çocuklarına da olumlu rol model olacaklardır. Ayrıca kendi aralarındaki iletişim iyi olduğundan çiftler arasındaki sorunlar da minimum seviyede olacaktır. Bu sorunsuzluk ortamında psikolojik açıdan kendini iyi hisseden çiftler; çocuklarına karşı daha sabırlı ve hoşgörülü olacaklardır. Yaşamlarının ilk yıllarında; doğru iletişim kurmayı öğrenen, sevgi ve ilgi ile büyüyen huzurlu çocuklar; gelecek yıllarda da özgüveni yüksek, sorunlarla baş edebilen, stres yönetimi yapabilen, öz saygı ve sevgisi yüksek, mutlu yetişkinler olarak yaşamlarına yön verebilirler. Yani aile içi iletişim çocuk üzerinde aktüel gelişim, zeka ve sosyal yönden etkilere sahiptir ve bu durum yaşam boyu devam eder. Çekirdek aile içerisindeki ilişki üzerinde iletişimin önemi büyüktür. Aynı durum geniş aile için de geçerlidir. Kadının ve erkeğin, kendi ailesi ve eşinin ailesi ile olan iletişimi aynı zamanda ailelerin birbirleri ile olan iletişimi; aile bireyleri ve özellikle çocuklar üzerinde etkilidir. Örneğin; bir kadın, eşinin ailesiyle iyi iletişim kuruyorsa, eşi de bu durumdan hoşnut olacaktır. Ancak gelin ya da damat ile kayınvalidenin kötü iletişimi, eşiyle olan ilişkisine ve dolaylı olarak çocuklarıyla olan iletişimine de yansıyacaktır. Aile İçi İletişimin Zayıf Olduğunu Nasıl Anlarım? – Birlikte geçirilmesi gereken zamanların bireysel geçirilmesi. Örn: Anne baba telefonlarıyla ilgilenirken çocuğun tablet izlemesi. – Empati yapılmaması, kişinin olaylara hep kendi penceresinden bakması. – Yalan söylenmesi. – Hep karşı taraftan fedakarlık beklenmesi. – Psikolojik veya fizyolojik şiddet olması. – Tartışmaların hakaret içermesi. – Güvenin olmaması, eş veya çocuğa hep şüphe ile yaklaşılması. – Aile bireyleriyle aşağılayıcı ve alaycı üslupla konuşulması. – Geçmişe takılı kalıp sürekli eski hataların öne çıkarılması, yapıcı olunmaması. – Kişinin eş ve çocuklarını kendi çıkarlarınca yönlendirmesi. Aile İçi İletişimi Nasıl Güçlendirebiliriz? Aile içi iletişimi güçlendirme yolları; – Aile içinde yaşanan her türlü durumda empati yapmak ve karşı tarafı anladığınızı ve yanında olduğunuzu hissettirmek. – Anda kalmak, aileyle birlikte kaliteli vakit geçirmek. – Çözüm odaklı olmak, sorunları olumlu şekilde çözmeye çalışmak. -Zaman zaman sürpriz ve hediyelerle aileyi mutlu etmek. – Ev içerisinde özgürce konuşabilmek, duygu ve düşünceleri dile getirebilmek. – Aile içerisinde herkesin birbirine saygı duyması. Aile içindeki doğru iletişim, hem sözlü hem de sözsüz olarak herkesin mutlu yaşayabileceği bir ortamı sağlar. Zayıf iletişimde ise, kişiler kendilerini değersiz hissederler. Bazı durumlarda güvenliklerinden dahi şüphe edebilirler. Mutsuz bireyler de mutsuz aileyi oluşturur ve çift arasındaki sorunlar anksiyete, panik atak, depresyon gibi bireysel problemlere davetiye çıkarır. Mutsuz ortamda büyüyen çocukta tüm hayatını etkileyecek problemler ortaya çıkabilir ve ergenlik döneminde, kimlik arayışı işin içine girdiğinde de bu durum, ciddi problemlerle kendini gösterebilir. Bu sebeple, eğer aile içi iletişimden kaynaklı problemler varsa mutlaka düzeltilmeli ve profesyonel destek alınmalıdır. Bu problem aşıldığında ortaya çıkabilecek diğer sorunlar da engellenecektir. Aile içi iletişimimiz iyi değil, profesyonel bir desteğe ihtiyacımız var diyorsanız bizimle www.psikolojiantalya.com internet sitemizi ziyaret ederek veya +90 0555 101 51 15 veya +90 552 606 22 26 telefon numaralarımızı arayarak iletişime geçebilirsiniz.
Evlendim Ama Eşime Yaklaşamıyorum
Evlilik, kadın ve erkeğin hayatlarını birlikte paylaşmaya imza atmaları ile başlayan bir serüvendir. Bu serüven, bazı kişiler için aşk dolu bir sürecin güzel bir armağanı, bazı kişiler için ise zorunluluk ve dolayısıyla mevcut sorunlarından bir kaçıştır. Kişilerin çocukluk ve gençlik deneyimleri bu serüvende eşler arasındaki iletişim ve ilişkilerin de rollerini belirler. Bazı kişiler, sevdikleri insana cinsel anlamda yaklaşmakta sorun yaşarken, bazı kişiler ise zorla evlendiği kişiye yakınlık duymakta güçlük çeker ve evlendim ama eşime yaklaşamıyorum diye düşünürken, bunun zorluklarını da fazlasıyla yaşar. Eşler Arası Cinsel Sorunların Sebepleri Nelerdir? Cinsel sorunlar, geçmiş olumsuz yaşantılarla direkt olarak bağlantılıdır. -Çocukluk ve ergenlikte yaşanmış olan cinsel travmalar. -Ailelerin yanlış tutumları ile cinsellik konusunu utanç verici olarak anlatmaları. -Toplumda cinsellikle ilgili kadın ve erkeğe ayırıcı yaklaşımların olması. -Cinsellikle ilgili abartılı hikayeler. -Kişinin sevmediği biriyle evlenmiş olması veya zorla evlendirilmiş olması. -Cinsel deneyimsizlik ve o an ne yapacağını bilememesi. -Kişinin, eşini mutlu edemeyeceği düşünmesi. -Özgüven eksikliği. Aile baskısından kaçarak evlenmiş bir genç kız, yakınlık duymadığı biriyle mecbur kalarak evlendiğinde, ilişkiyi etkileyecek problemlerin de ortaya çıkmasına neden olacaktır. Aile baskısının temeli; toplumsal yaşamla ilgilidir. Toplumsal hayatta; kızların erkeklere yaklaşmaması, cinselliğin ayıp olması ve konuşulamayacak şekilde ayıplanması gibi yazılı olmayan kurallar, ailelerin bu çerçevede kız çocuklarını yetiştirme isteklerine neden olacaktır. Bu da kız çocukları üzerinde baskı sebebidir. Çocukluktan itibaren bu tür toplumsal normlar yüklenen kız çocuğu, özellikle daha özgürleştiği ergenlik döneminde; aile tarafından daha da fazla denetlenecektir. Birey; arkadaşlarıyla dışarı çıktığında ebeveyn tarafından neredeydin, kimlerleydin, ne yaptın? gibi sorgucu, kontrolcü davranışlar ile sıkça karşılaşmaktadırır. Kızın yaşı ilerledikçe bu tavırlar ve sorgulamaların sıklığı çoğunlukla artış gösterir. Hatta kişi, istemediği ve anlam veremediği yaptırımlarla da karşılaşabilir. Bu durumda genç kız; özgürlüğü, sevmese bile bir erkek ile evlenmek olarak düşünebilir ve karşısına çıkan ilk kişi ile evlenerek bu durumdan kaçış yolunu tercih edebilir. Bu durum adetlerini yerine getirmiş aile için mutluluk sebebidir. Ancak evlenen kız ailesinden uzaklaşmakla birlikte yeni sorunlarla karşı karşıya kalacaktır. Evlendim ama eşime nasıl yaklaşacağım? Onu nasıl seveceğim ve cinsellik yaşayacağım? Bu süreç elbette kolay bir süreç değildir; bu yaşına dek cinselliğin ayıp sayıldığı, erkeklerle yan yana olmaması gerektiğini öğrenmiş ve pekiştirmiş bir genç kız için; evlendiği bu kişiye yaklaşması hiç de kolay olmayacaktır. Çok sevdiği ve cinsel anlamda yakın bulduğu biriyle evlenen başka bir kadın veya erkek birey; çocukken yaşadığı veya görüp olumsuz etkilendiği cinsel bir olay sonucu, eşine yaklaşmakta güçlük yaşayabilir. Çünkü yaşadığı o an, sürekli flash backler ile kendini gösterecektir. Sevdiği eşine bu sebeple yaklaşamıyor olması, çift arasında da sorun teşkil edebilir. Yine toplumsal normlar yüzünden uzun süre eşine yaklaşamayabilir. Bu durumların altında yatan pek çok cinsel problem de var olabilir. Cinsel problemler ile ilgili detaylı bilgi için cinsel sorunlar ve cinsel terapinin önemi konulu yazımızı okuyabilirsiniz. Eşler arasında var olan bu durum önemli bir problemdir ve eşlerin normal birlikteliklerine de olumsuz yönde etki ederken, bireysel olarak da problemlere neden olabilir. Eşler arasındaki bu uzaklık, üzerine düşülmediğinde daha da artar; buna bağlı olarak kişide depresyon, anksiyete, özgüven eksikliği gibi pek çok sorunu da beraberinde getirir. Hem çift hem bireysel olarak problemler çıkılmaz bir noktaya gelebilir. Eşler arasında bir bariyer varsa, altında yatan sebepler mutlaka araştırılmalı ve çözüme kavuşturulmalıdır. Kendi kendine geçmesini beklemek veya bu durumu normalleştirmek; sürecin daha da olumsuz ilerlemesine sebep olur. Bu sebeple çift ve aile danışmanlığı çerçevesinde destek almak; sürecin olumlu şekilde ilerlemesine büyük katkı sağlayacaktır. Eğer evlendim ancak eşime yaklaşamıyorum diye düşünüyor ve bu sorunu aşmak istiyorsanızwww.psikolojiantalya.com internet sitemizi ziyaret ederek veya +90 0555 101 51 15 veya +90 552 606 22 26 telefon numaralarımızı arayarak bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Erkeklerde Sertleşme Sorunu Nedir? Sebepleri Nelerdir? Çözüme Nasıl Kavuşturulur?
İlişkilerde saygı, sevgi, hoşgörü, birlikte iyi vakit geçirmek kadar önemli bir unsur varsa; o da cinselliktir. Eşlerin cinsel açıdan birbirlerini tatmin edebilmesi, ilişkiyi güçlendirir ve çiftlerin mutluluğuna mutluluk katar. Ancak; bazı sebeplerden dolayı kadın ve erkeklerde cinsel sorunlar görülebilir. Kadınlarda görülen cinsel sorunlar, toplumun kadın ve erkek üzerinde belirlediği normlar çerçevesinde olağan olarak karşılanabilir ancak erkekte cinsel sorunlar olduğunda, yine bu normlar çerçevesinde erkek için gerçek anlamda sorun haline gelir ve bazen üzeri örtülmeye çalışılır. Ancak her iki durum da kesinlikle normalleştirilmemeli veya üzeri örtülmemelidir. Erkeklerde cinsel sorunların başında sertleşme sorunu yer alır. Cinsel hayatı olumsuz etkileyen bu problem, beraberinde pek çok sorunu da getirebilir. Erkeklerde Sertleşme Sorunu Nedir? Sebepleri Nelerdir? Erektil disfonksiyon olarak adlandırılan erkeklerde sertleşme sorunu; penetrasyon (cinsel birleşme) sırasında yeterli sertleşmenin sağlanamaması veya sürdürülememesi anlamına gelir. Bu durum; sağlıklı cinsel hayata sahip olan bireylerde de stres veya kaygı gibi durumlara bağlı olarak nadiren görülebilir. Ancak süreklilik arz ediyorsa sertleşme sorunu, hem kadın hem de erkek için sorun haline gelebilir. Erkek için oluşabilecek çift problemlerinin yanı sıra; kaygı, özgüven, depresyon gibi sorunlar da beraberinde gelebilir. Sertleşme sorununun nedenlerinden bazıları aşağıdaki gibidir; Erektil disfonksiyon bozukluğunun fizyolojik ve psikolojik olarak pek çok sebebi olabilir. Fizyolojik olarak kalp ve damar problemleri; sertleşme sorununa sebep olabildiği gibi, diyabet, obezite, kolestrol, alkol ve tütün kullanımı gibi sebepler de bu soruna sebep olabilir. Erkeklerde sertleşme sorununun psikolojik sebeplerinden bazıları da aşağıdadır; Partnerini memnun edememe kaygısı. Daha önce yaşanmış olan olumsuz cinsel deneyimler. Toplumda erkek cinselliği çerçevesinde erkeğe dayatılmış olan kimlik. Yoğun ve stresli yaşam. Cinsel anlamda çekici bulmadığı bir partner ile ilişki. Bu sebepler her ne olursa olsun, bireyin partneriyle arasında sorunlar oluşturabilir. Kişiyi, partnerini memnun edememe veya kendinde eksiklik olduğunu düşünmeye sevk edebilir. Sertleşme Sorunu Nasıl Çözüme Kavuşur? Uzun zamandır sertleşme sorunu ile karşı karşıya olan bir birey, öncelikle nedeninin fizyolojik bir sebepten kaynaklanıp kaynaklanmadığını anlamak için bir uzmana başvurmalıdır. Eğer fizyolojik bir durum yoksa, konu büyük olasılıkla psikolojiktir. Performans kaygısı, cinselliğin keyfini kaçıran bir durumdur. Cinsellik yalnızca birleşme anını kapsamaz. Ön sevişme süreci, kadın ve erkeğin hazır olduğunda birleşmesini sağlar. Çiftler; ön sevişmeye önem vermeli ve o büyülü anın akışına, duygusuna kendilerini bırakmalıdır. Çiftlerin cinsel içerikli konuları konuşabilmesi; karşılıklı olarak nelerden hoşlandıklarını anlamalarını sağlayacağından ve ilişkisi sırasındaki davranışlarını yönlendireceğinden, partneri mutlu edememe konusundaki kaygıyı azaltacaktır. Her şeyden önce kişinin kendine olan güvenini kaybetmemesi ve bu durumun düzelecek olduğunu düşünmeye odaklanması sürece olumlu yönde etki edecektir. Ancak bu durum kişinin partneriyle arasında sorunlara yol açıyor ve kendisine olan saygıyı zedeliyorsa; bir uzman tarafından değerlendirilmek ve sorunun kaynağını keşfetmek, sürece olumlu etki sağlayacaktır. Uzman; sorunun kaynağını tespit edebilir, kişiye partneriyle birlikte uygulayacağı yöntemler hakkında detaylı bilgiler verebilir ve sertleşme sorununun çözümüne büyük katkı sağlayabilir. Eğer sertleşme problemi konusunda psikolojik desteğe ihtiyacınız varsa www.psikolojiantalya.com adresinden, +90 555 101 51 15 veya +90 552 606 22 26 telefon numaraları üzerinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Aldatma Psikolojisi
İlişkiler aşk, arzu, sevgi, haz gibi duyguların yoğun hissedilmesiyle başlar. Fakat kabul etmek gerekir ki zamanla bu duyguların yoğunluğu değişebilir. Aldatma, tek bir sebeple açıklanabilecek bir olay değildir. Kişiden kişiye göre anlamlandırılması değişiklik gösterebilir. Aşk bitti, cinsellik yoktu, heyecan isteğime yenik düştüm, zaaflarımı kontrol edemedim vs.. Bazı kişiler için aldatma bir ilişkiyi bitirmek için kuvvetli bir sebepken, bazı kişiler için ilişkiye ikinci bir şans verilebilir. Maalesef bu konuda tek bir doğru yoktur. Aldatma deyince duygusal aldatma ve cinsel aldatma kavramları aklımıza gelmektedir. Kadınlara göre duygusal aldatma daha yaralayıcı olup, erkeklere göre ise cinsel aldatma daha tehdit edicidir. Aldatma bir bağlanma sorunudur. Özellikle narsisistik ve bağımlı kişilik yapısına sahip insanlarda daha çok görülür. Kendini büyük gören, eşinden üstün olduğunu düşünen kişiler kendilerini aldatmaya daha yakın görürler. İlişkideki sorunları çözemez, aynı zamanda da ayrılamazken; bir yandan sorunlardan dolayı aldatmaya sürüklenirken, diğer yandan da özgüven ve yalnız kalma kaygılarından dolayı ilişki veya evliliğini bitirememektedirler. Kişi aldatıldığında nedenini bilmek, öğrenmek ve çözmek ister. Aldatılan kişi kendini yetersiz, beğenilmeyen biri olarak görür. Bunun sonucunda haksızlığa uğradığını düşünen, öfkeli ve partnerine dokunmak istemeyen bir eş ortaya çıkar. Bazı durumlarda aldatılan kişi, sonuçlarını ve psikolojik etkilerini kaldıramayacağını düşünerek durumu reddeder. Bu durum ileriki yıllarda aldatılan kişi tarafından ısıtılıp ısıtılıp tekrar gündeme getirilir. Yani zamanında verilmeyen bir tepki, büyüyerek ve bir takım psikolojik rahatsızlıklara yol açarak kendini gösterir. Her aldatma ilişkiyi bitirmeyebilir. Kişinin yaşadığı travmatik olayla baş edebilme becerisi, partnere olan güven, sevgi, ilişkiyi koruma ve kurtarma isteği ilişkinin iyileşebilmesi adına önemli kriterlerdir. İlişkiyi bitirmek aceleci bir karardır. Öncelikle aldatan kişi aldattığını kabul etmelidir. Daha sonra partnerler bu olayı kendi aralarında konuşmalı, anlamlandırmalıdır. Suçlamak ve hesap sormak karşı tarafı savunmaya geçirecektir ve amacına ulaşmayan bir konuşma olacaktır. Aldatılan kişi nedeni kendinde aramamalıdır. Çünkü bu bir bağlanma sorunu olup, aldatan kişi ile ilgili de olabilmektedir. Aldatma sonrası, en büyük sorun tekrar güvenmektir. Aldatan kişi, aldatılanın güven ihtiyacını gidermek için sabırlı olmalı, sık sık sorulacak olan sorulara karşı tutarlı olmalı, pes etmeden cevaplamalıdır. Aldatılan kişi, ne kadar merak ederse o kadar derine girer. Bir noktadan sonra herşeyi detayına kadar öğrenmekten vazgeçmeli, bildiği kadarıyla kabul etmelidir. Aksi takdirde sorunun ve merakın sonunun olmadığını bilmelidir. Aldatan kişi, bir an önce herşeyin normale dönmesi için aceleci davranmamalıdır. Aldatılan kişi, daha fazla detay talep ederse, bunlar açıklanmamalıdır. Bu zorlu süreçte birçok karmaşık faktör iç içe geçmiş bir şekilde rol oynadığı için hem aldatılan hem de aldatan eşin psikolojik yükü oldukça fazladır. Bu sebeple, her iki çiftin de bu süreci en az zararla atlatabilmesi için bir psikoterapistten yardım almaları önemlidir. Aldatılan eşin yoğun duygularını, öfkesini, kafa karışıklığını yönetebilmesi için; aldatan eşin ise onu bu seçeneğe yönelten duygusal, davranışsal ve iletişimsel sorunlarını anlayabilmek ve bu faktörleri çözümleyebilmek için bir uzman yardımına ihtiyacı olabilir. Evliliğin sonlanacağı durumlarda bile, eşlerin bunu sağlıklı bir duygudurumuyla yapabilmesi noktasında da yine bir uzman desteğine başvurmak oldukça önemlidir. Uzman Klinik Psikolog Seren Akman