Hayatımızı duygu, düşünce ve eylemlerle yönetiriz. Duygularımız, bizi ihtiyaçlarımıza yönelten, motive eden psikofizyolojik bir değişimdir. Bu hisler dış yaşamın tehlikelerinden bizi korurken, sosyal ilişkilerimizdeki tutumlarımıza ve hayatımıza yön verir. Tecrübe ve deneyimlerin de katkılarıyla benzer durumlara karşı bize yaşanmış olan duyguları hatırlatarak olumlu ve olumsuz referans sağlar. Tüm bu his özgeçmişimiz düşünce ve davranışlarımıza işlenir. Öfkesinden nefretine, mutluluktan üzüntüsüne kadar yaşıyor olduğumuz tüm duygularımız oldukça sağlıklıdır ve hayatımıza kılavuzluk ederler. Ancak yaşamımızda bu denli normal olan bu duyguları bastırmak, yaşayamadan bedende tutsak kalmasına sebep olur. Duyguları Bastırmak Ne Demektir? İnsanların duygularını en yoğun olarak bastırdıkları ve bu duygular ile sonraki hayatlarına en çok şekil verdikleri dönem, çocukluk dönemidir. Toplumsal normlar etrafında çevrelenen durumlar, birey henüz çocukken en başta ebeveynler daha sonra da yakın çevre tarafından aşılanan düşünceler ile o an yaşanan duygunun aslında yaşanmaması gerektiğini kişiye öğretir. Çocuk, çevresinden bu durumu bilinçli veya bilinçsiz olarak öğrenir. Eve misafirliğe gelen bir çocuk, ev sahibi olan çocuğun en sevdiği oyuncağını kırması ve ev sahibi çocuğun ağlaması bu duruma çok güzel bir örnektir. Çünkü çok üzüldü ve sevdiği bir oyuncağı kaybetti. Anne ve babası da çok sevdiği oyuncağın kırılması karşısında üzülmesinin normal olduğunu tamir edebileceklerini veya yenisini alabileceklerini söylemesi yerine: ‘’Ayıp olur, misafirlerin yanında bağırılmaz, ağlamayı kes.’’ gibi tepkilerde bulunduğunda çocuk, bu üzüntü duygusunu bastırmaya çalışır. Aynı anda oyuncağı kıran çocuğun ağladığı için onunla alay etmesi de ev sahibi çocuğun üzüntü duygusunu etkileyecektir. Böylece yaşanan bu tecrübe alay ile beraberinde gelen üzüntü duygusunun çocuğa bastırılması gereken bir duygu olduğunu öğretecektir. Çocukluktan başlayan ve yıllar geçtikçe elde edilen düşünce tabakasının duygulara etkisi, bastırılmış duygular olarak karşımıza çıkar ve bir noktadan sonra taşabilir. Bu taşma durumları bazen yanlışlıkla söylenilen sözlerde, yapılan küçük hareketlerde veya rüyalarda kendini gösterebilir. Bu bastırılmış duygular size ilk başta yabancı hisler olarak gözükebilir. Ancak bu duyguların hayatın içerisinde roller oynadığını fark ettikçe bazı bastırılmış duygu ve düşüncelerin neler olduğu anlaşılabilir. Özellikle en çok bastırılan duygular olumsuz duygulardır. Aşağıdaki bazı cümleler, yaşanan duyguyu bastırma ve o duygudan ‘’kurtulmak’’ için çevreden duyulanlara örnektir: -Sahip olduklarına şükretmelisin -Daha kötüsü olabilirdi -Nankör olma -Üzgün olmayı bırak – Sakinleşmelisin Bastırılmış ve bedende kalmış duyguları serbest bırakmak için; olaylara verilen tepkiler ve hissedilen duygular fark edilmeli, özümsenmeli ve bilincin derinliğine saklanan durumlar etraflıca düşünülmelidir. Eğer bu durumu kendinizde farkediyorsanız bir uzmana başvurabilirsiniz. Bizewww.psikolojiantalya.com adresinden, +90 555 101 51 15 veya +90 552 606 22 26 telefon numaraları üzerinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Kimseyle Yakınlık Kuramamak Geçmişinizde Saklı
‘’Ben yalnızlığı seviyorum, birine bağlanmak dünyanın en zor işi, mesafe her zaman iyidir, birine sarılmak anlamsız geliyor…’’ Bu ve benzeri cümleler, çoğu insanın hayatında “mesafeli” olarak adlandırdığı kişilerden duyduğu cümlelerdir. Ancak bu cümleleri sarf eden kişiler, karşı tarafla ne kadar yakınlık kurmak isteseler de genellikle ellerinde olmayan sebeplerden dolayı yakınlık kuramazlar. Yakınlık korkusu adı verilen bu psikolojik sorunun kökeninde, kişinin geçmiş yaşantıları yatıyor olabilir. Geçmiş yaşantıların kişi üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler, kişinin kendisini başkalarından gelen yakın ilişki taleplerine kapatmasına ve onlardan uzaklaşmasına sebep olabilir. Yakınlık Korkusu Sebepleri Nelerdir? Yakınlık korkusu sebepleri genelde çocukluk dönemlerine dayanır. Yakınlık korkusunu doğuran nedenlerden bazıları; – Yaşanmış olan bir travma – Cinsel veya fiziksel istismar – Çocukken ebeveynlerin sevgi ve ilgiden mahrum bırakması – Yaşanmış olan kayıplar – Yakınlarındaki kişilerden birinin ağır rahatsızlığı – Terk edilme Yukarıda sıralamış olduğumuz sebepler, bireyin kişilerle arasına set çekmesine ve yalnızlık korkusu yaşamasına neden olabilir. Örneğin; Soğuk, çekingen veya mesafeli görünen bir kişi, aslında çocukluk yıllarında annesinden sevgi görmemiştir ve yetişkinliğinde de mahrum olduğu bu sevgiyi dışarı yansıtmayı başaramadığı için dışarıdan bu şekilde görünüyor olabilir. Çocuk yaşta ebeveynlerinden birinin kaybını yaşamış olan bir birey, yaşadığı büyük acıyı tekrar yaşamamak için herhangi birine yakınlık duymak istemeyebilir. Yaşayacağı olası kayba karşılık bir savunma mekanizması olarak bu durum ortaya çıkmış olabilir. Yakınlık Korkusu; romantik ve sosyal ilişkilerin tümünde veya yalnızca birinde gerçekleşebilir. Bunu belirleyen hususlar tamamen kişinin yaşantıları ile şekillenmektedir. Yaşanmış olan bu olumsuz durumların günümüze yansımaları, profesyonel destek ile çözüme kavuşabilir. Yakınlık korkunuz var veya bir tanıdığınız için profesyonel destek almak istiyorsanız www.psikolojiantalya.com adresinden, +90 555 101 51 15 veya +90 552 606 22 26 telefon numaraları üzerinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.