Mutlu bir yaşam ya da sıradan, monoton, rengi olmayan ve hatta zorlu koşullar barındıran bir hayat. Pek çoğumuz günlük rutininde bu duygu dağılımlarını onlarca kez hissetmişizdir. Okul, ev, iş veya sosyal hayat arasında sıkışıp kalarak geçirdiğimiz olağan günler belki de. Ancak pek çok bireyin rutinini temsil eden bu olağan yaşam; bir anda ortaya çıkan, sağlıklı olmaktan son derece uzak farklı duygu ve amaçlar içeren, zorlayarak ve hatta içine şiddet de katarak apayrı bir kişinin eylemi ile tamamen farklı bir dünyaya evrilebiliyor. Korku, öfke, nefret, endişe, utanç, güvensizlik, tiksinme gibi pek çok baskın duyguyu hissedilmesine neden olan bu durum, kişinin hayatta kalabilme dürtüsünü dahi tetikleyebilen son derece büyük bir travmadır. Kişi bu ağır hislerle boğuşurken; karşı taraf için geçerli olan sadece haz duygusu oluyor. Travmanın fiziki olarak atlatılması ardından keşke bu hayatta hiç yaşamasam düşüncesine kadar gidebilen, en ağır duyguların yaşandığı bir olay olarak tanımlanır cinsel istismar.
Cinsel istismar dediğimizde; sözle, mimiklerle, beden diliyle veya eylemlerle ortaya çıkan, her gün dünya üzerinde on binlerce kez karşılaşılan durumlar kast edilmektedir. Ortak nokta, karşıdaki kişinin ya da mağdurun rızası dışında ve istenmemesine rağmen zorla meydana gelmesidir. Bugün her meslekten veya her kesimden insanın başına gelmesi ve toplumda her bireyin doğru ya da yanlış bu konu ile ilgili bilgisi olması, cinsel travmanın son derece sıklıkla karşımıza çıkctığını bize göstermektedir. Günlük rutini bozan ve kişide ağır tahribatlara neden olabilen istismarın büyüklüğü ile yaş faktörü, yaşanan cinsel travmanın şiddetini belirler. Örneğin; yetişkin bir birey sözle meydana gelen cinsel istismarla daha iyi başa çıkabilirken, cinsel kimliğini henüz tamamlamamış bir çocuk veya ergen için bu durum çok ciddi bir travmadır. Bu travma, çocuk veya ergenin hem bugünkü hem de gelecekteki yaşantısını büyük ölçüde olumsuz yönde etkiler. İstismarın şiddetine göre çocukta içe kapanma, aile dahil kimseyle iletişim kurmama, okula uyum problemleri ve başarı oranında ciddi düşüş, dikkat dağınıklığı, sebepsiz yere ağlama krizleri, yeme bozuklukları, intihar girişimi, suça yönelme, ani davranış değişiklikleri gibi semptomlar görülebilir. Bu durum herhangi bir şekilde ortaya çıkmaz ve birey yetişkinlik dönemine dek bu durumla baş başa kalarak üstesinden gelmeye çalışır ise, beraberinden pek çok sorunu da yaşaması olağandır. Üzerinden ne kadar zaman geçmiş olursa olsun, travmatik an bugün yaşanıyormuşçasına zihinde hapsolur ve küçük bir tetikleyici ile o an gözünde sürekli yeniden canlanır.
Cinsel Travma Sonrasında Yaşanılan Psikolojik Sorunlar
Çocuk yaşadığı cinsel travma sonrası yetişkin bir birey olduğunda; kendini ifade edememe, insanlara güvenmeme, karşı cinsten kaçma, cinsel işlev problemleri, vajinismus, özgüven sorunları, anksiyete, depresyon, obsesif kompülsif bozukluk gibi cinsel travma sonrası psikolojik problemler ile karşı karşıya kalabilir. Aynı zamanda bu kişiler, ebeveyn olduklarında aşırı koruyuculuğu ile ön plana çıkar ve bu sebeple zincirleme olarak kendi çocuklarında da çeşitli psikolojik problemlere zemin hazırlarlar.
Yetişkinlikte yaşanmış olan cinsel travmada da olayın şiddetine bağlı olarak kişinin hayatı alt üst olur. Bu durum paylaşılmadığında, üzeri kapatılmaya çalışıldığında çok daha büyük sorunlar ortaya çıkar. Kişi kendini güvende hissetmez, kimseye güvenemez, cinsel hayatında ciddi problemler oluşur, fobiler, takıntılar, stres bozukluğu, özgüven eksikliği, depresyon, intihar girişimi gibi ağır psikolojik problemler yaşayabilir. Cinsel travma sebebi ile kişinin kendini kirli hissetmesi, sıklıkla olarak duş alma isteği veya sürekli gözlük takarak kendini perdeleme ve dış dünyaya kapatma davranışı obsesif kompülsif bozukluğa bir örnektir.
Cinsel travma yaşamış kişiler, hem yaşadığı günden hem de yaşayacağı günlerden bu kötü anıyı silebilirler. Bunun için uygulanan pek çok psikoterapi yöntemi vardır. Kişi, bu durumu kimseyle paylaşmak istemese bile mutlaka bir uzmandan destek almak için adım atmalıdır.