Benzer semptomlara sahip olan bipolar bozukluk ve borderline kişilik bozukluğu, birlikte görülme sıklığının da fazla olması sebebiyle doğru tanı koymayı zaman zaman zorlaştırır. Benzer olması sebebiyle birbiriyle en sık karıştırılan iki temel semptom; mizaç dalgalanmaları yani ruh hali değişiklikleri ve dürtüselliktir.
Fazla para harcama, artan cinsel aktivite, madde kullanımı, tehlikeli araba sürüşü, öfke kontrol sorunları, tahammülsüzlük, aşırı yeme, problemlerle başa çıkamama, kendini cezalandırma, intihar girişimleri bu semptomlara örneklerdir.
Bipolar ve Borderline’ın Farklılaştığı Noktalar Nelerdir?
Birbirine son derece benzeyen bu iki bozukluk arasındaki farklılıkları da şu şekilde sıralayabiliriz.
Bipolar bozuklukta depresyon ve mani dediğimiz birbiri ile zıt iki dönem yer almaktadır. Kişi depresyona girdiğinde kendini çok kötü hissediyorken akabinde mani dönemine girdiğinde hissiyatı harikadır.
Bipolar bozukluğun mani döneminde görülen coşku, yoğun öfke, dürtüsel ve kontrolsüz davranışlar ile depresif dönemde görülen intihar düşüncesi ve intihara teşebbüs gibi durumlar borderline ile karıştırılabilir.
Danışanın “kendimi bazen öyle bazen böyle hissediyorum, bir iyiyim bir kötü, ruh halim çok değişken’’ gibi şikayetlerde bulunması; uzmanda bipolar bozukluk olduğu şüphesi doğurabilir ve bipolara dair başka sorular sormaya başlayabilir. ‘’O dönemde yaptığın gereksiz bir alışveriş veya fazla para harcama davranışları ile uykusuz olmana karşın kendini enerjik hissettin mi?’’ Gibi soruların yanıtı ‘’evet’’ olduğunda, uzmanın aklına bipoların mani dönemi gelebilir ve hızlıca bipolar tanısı koyabilir.
Ancak dikkat edilmesi gereken nokta; bu iki psikolojik rahatsızlıkta görülen benzerliklerin; yoğunlukları ve görülme şekillerinin farklılık gösteriyor olmasıdır.
Manik nöbet sadece bipolara özgüdür. Manideyken kişi; kendini çok zeki, her problemi çözebilir ve coşkulu hisseder. Mani, borderline’ın kendisini iyi hissetmesinden çok farklı bir haldir. Borderline biri kendimi çok iyi hissediyorum derken; “her şey yolunda, herkes tarafından seviliyorum, değerliyim, çok mutluyum” diyordur. Bu coşku ve mutluluk hali normal bir insanın coşkusundan çok fazla olur ancak bir mani kadar olmaz. Manide hastanın gerçeklik algısı bozulur. Yani gerçekte olmadığı şey olur. Peygamber olur, bir siyasi lider olur, ünlü bir futbolcu olur ya da işçi olarak çalıştığı şirket aslında ona aittir. Düşünceleri ve fikirleri hızlıdır. Büyük planlar yapar, riskler alır. Ancak borderline birindeki o güçlülük ve iyilik duygusu hiçbir zaman bu düzeye ulaşmaz. Borderline kişi, coşkulu konuşur; bipolar kişi mani döneminde ise aşırı hızlı konuşur. Borderline’da aşırı cinsel etkinlik hiçbir zaman manideki düzeye ulaşmaz. Borderline da bipolar gibi fazla alışveriş yapar, parasını gereksiz yere harcar, bonkörleşir ama bir bipolar gibi mantıksız iş projeleri için yüksek meblağlı krediler çekmez ya da şirketin kasasını patlatıp dünyayı kurtarmaya kalkmaz. Yani; manik nöbetle borderline’ın iyilik hali arasında çok fark vardır.
Ayrıca bipolar kişinin manide ya da depresyonda olmadığı dönemleri vardır. Bu dönemde kişinin sağlıklı biri gibi kimlik bütünlüğü tamdır ve düşünsel ya da duygusal anlamda savrulması olmaz. Oysa borderline’ın kimlik bütünlüğü yoktur. Aldığı kötü bir haberle çok kötü hissederken yine aldığı başka güzel bir haberle aşırı mutlu olabilir. Bipolar’da ise kişinin ruh hali değişkenliği iç çatışmalarıyla ilgili değildir. Oluşum mekanizmasında; beyindeki kimyasal dengesizlikler, genetik aktarım ve tetikleyici faktörler yer almaktadır. Oysa borderline’da ruh hali, diğer kişilerle kurduğu ilişkinin durumuna göre şekil alır. Kötüye kullanılma, terk edilme, ihmal edilme, örselenme, aile hayatında dengesiz ilişkilere ve çatışmalara maruz kalma gibi olumsuz deneyimler sıklıkla görünür. Kısaca borderline olan birçok kişi, bipolar’dan farklı olarak çocukluk veya ergenlik dönemlerinde travmaya maruz kalmışlardır. Tüm bu sebeplerden en sıklıkla karşılaşılanları terk edilme kaygısı, terk edilmeye tahammül edememe ve yoğun boşluk duygusu olarak sıralanabilir.
Bipolar ve borderline arasındaki benzer ya da farklılıklara bir örnek ile yaklaşalım. Sevgilisi tarafından terkedilmiş bir borderline; kendini değersiz, önemsiz, sevilmeyen, istenmeyen biri gibi hisseder. Sanki dünyanın sonu gelmiştir ve bu dönemde gerçekten depresyondaki bir bipolar gibi görünebilir. Hayat anlamını yitirir, hiçbir şey yapmak istemez, yemeden içmeden kesilir, hatta ölmek ister. Bu belirtilerle de bu dönem, aslında depresyon gibi de görünür.
İşte tam bu anda bir uzman teşhis olarak bipolar bozukluğunu ifade edebilir. Ancak bu durumu takip eden anlarda, kişinin sevgilisi arasa ve birkaç güzel söz söylese, özür dilese; bütün tablo değişir. Depresyon belirtileri kaybolur ve yerine enerjik, neşeli, kıymetli, özgüvenli, çok mutlu ve aşık biri gelir.
Bu iki tanının karıştığı durumlarda tanıyı netleştirmek için duygu durum hastalık döneminin geçmesini beklemek gerekir. Örneğin bipolar’da bu dönem aylar sürebilirken borderline’da sadece saatlik olabilir. Bunun için de klinik gözlem ve takip çok önemlidir. Ayrıca karıştırılabilir farklı durumların da çok iyi gözlemlenmesi şarttır. Bipolar’da depresyon ve mani ikilisinin neden sonuç ilişkisinin dikkatle değerlendirilmesi önemlidir. Sonuç olarak çok büyük benzerlikler taşıyan bipolar duygudurum bozukluğu ile borderline kişilik bozukluğu bir süre ayrıntılı incelendiği takdirde doğru tanı yönünde hareket edilebilir.
Bipolar ve Borderline Tedavisinin Farklılaşan Noktaları Nelerdir?
Bipolar bozuklukta ilaç tedavisi, borderline kişilik bozukluğunda ise psikoterapi önceliklidir. Dolayısıyla farmakolojik tedaviye yanıt da bu iki bozukluğun ayırıcı tanısında önemli yere sahiptir. Borderline kişilik bozukluğu, lityum tedavisine yanıt vermezken bipolar bozukluk tedavisinde kullanılan birincil destek lityumdur.
Borderline kişilik bozukluğunda ilaç; depresyon, anksiyete ve dürtüsellik gibi semptomları yönetmeye yardımcı olur. Buna karşın bipolar bozukluktaki kullanılacak antidepresan ilaçlar kişiyi maniye sokabilir. İşte bu nedenle doğru tanı hayati önem taşımaktadır. Yanlış tedavi seçeneğini uyguluyor olmak hem kişiler hem de aileleri için yıkıcı sonuçlar doğurabilir, kişi ve yakınlarının tedaviye olan inancını köreltebilir.
Bipolar bozuklukta destekleyici terapinin yanında hastaya ve ailesine psikoeğitim verilmesi yani hastalığın tüm özelliklerinin anlatılması ve hastaya nasıl davranılacağı ya da nasıl davranılmayacağının öğretilmesi de önem taşımaktadır.
Borderline kişilik bozukluğu uzun süreli psikoterapiden fayda görür. Psikoterapiden birkaç ay içinde mucizevi bir iyileşme beklenmemelidir. Danışan, terapistiyle kurduğu bağ doğrultusunda hızlıca toparlayacaktır. Çünkü nesneyi iyi algıladığında iyi kendilik aktiftir, kendini iyi hisseder. Bunu kişinin yakınları “tamam terapiye gitti ve iyileşti” gibi yorumlayarak süreci ilk evrelerinde sonlandırabiliyor. Oysaki borderline kişilik bozukluğunun terapi süreci minimum 2 yıldır. Ayrıca her iki bozuklukta da bazen hastane yatışı gerektiren tedavilere de ihtiyaç duyulabilmektedir.
Terapideki amaç ve hedef nedir?
Terapi sürecinde kişiye, duygusal kırılganlığını azaltabilmesi ve duygusal dalgalanmalarını yatıştırabilmesi, dürtüselliğini denetim altına alabilmesi ve zorlanmaya katlanabilmesi ve ayrıca kişilerarası ilişkilerini geliştirebilmesi için birtakım donanımlar ve baş etme becerileri kazandırılır.
Bipolar bozukluk ve borderline kişilik bozukluğu için doğru tanının konabilmesi için doktorunuzu değiştirmemeli, tedaviye sadık kalmalısınız. Çünkü bu iki bozukluk takip gerektirir. Klinik gözlem süreci içinde net tanı konabilir. Uygun tedavi yöntemlerini belirleyebilmek için de doğru tanı hayati önem taşımaktadır.
Uzman Klinik Psikolog Sibel Dinç Çalışkan